Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

hayatın baharı

  • 1 hayatın baharı

    n. the prime of life, prime, bloom, summer

    Turkish-English dictionary > hayatın baharı

  • 2 hayat

    жи́знь (ж)
    * * *
    I

    hayata atılmak — вступи́ть в жизнь

    hayatını borçlu olmak — быть кому-л. обя́занным [свое́й] жи́знью

    hayatını kazanmak — зараба́тывать [себе́] на жизнь

    hayatı kaydı — жизнь дала́ тре́щину, жизнь пошла́ под отко́с

    hayatını koymak — отда́ть жизнь за кого-что

    hayata küsmek — потеря́ть интере́с к жи́зни, опосты́леть (о жизни)

    hayatta olmak — жить, существова́ть

    babası hayatta mı? — его́ оте́ц жив?

    hayat vermek — вдохну́ть жизнь

    hayatın baharı — мо́лодость

    hayata gözlerini yummak / kapamak — умере́ть, сконча́ться

    II
    1) нару́жная галере́я до́ма
    2) двор пе́ред до́мом

    Türkçe-rusça sözlük > hayat

  • 3 bloom

    n. çiçek açma, çiçeklenme, gençlik, tazelik, hayatın baharı; hamdemir, demir külçesi
    ————————
    v. çiçek açmak, çiçeklenmek, dinç olmak, güzelleşmek, serpilmek; külçe haline getirmek (demir)
    * * *
    1. çiçeklen (v.) 2. çiçek (n.)
    * * *
    [blu:m] 1. noun
    1) (a flower: These blooms are withering now.) çiçek
    2) (the state of flowering: The flowers are in bloom.) çiçeklenme
    3) (freshness: in the bloom of youth.) bahar, tazelik
    2. verb
    (to flower or flourish: Daffodils bloom in the spring.) çiçek açmak, çiçeklenmek

    English-Turkish dictionary > bloom

  • 4 prime

    adj. baş, ilk, birincil, en önemli, başlıca, asal
    ————————
    n. en güzel zaman, gençlik, hayatın baharı, olgunluk çağı, mükemmel şey, asal sayı, başlangıç, ilk dönem, ana nota, savunma duruşu
    ————————
    v. ağızotu koymak (tüfek), tulumbaya su koymak, astar sürmek, içirip sarhoş etmek, söylemesi gerekeni öğretmek
    * * *
    1. asal 2. kullanıma hazırla (v.) 3. ilk (adj.)
    * * *
    I 1. adjective
    1) (first or most important: the prime minister; a matter of prime importance.) asıl, esas
    2) (best: in prime condition.) en iyi
    2. noun
    (the best part (of a person's etc life, usually early middle age): He is in his prime; the prime of life.) en güzel çağ
    - primarily
    - primary colours
    - prime minister
    - prime number
    - prime time
    3. adjective
    prime-time advertising.) reyting saatinde olan
    II verb
    (to prepare (something) by putting something into or on it: He primed (=put gunpowder into) his gun; You must prime (=treat with primer) the wood before you paint it.) hazırlamak

    English-Turkish dictionary > prime

  • 5 summer

    adj. yazla ilgili, yaz
    ————————
    n. yaz, gençlik çağı, hayatın baharı, refah dönemi, taban kirişi, kapı üstü kirişi, pencere üstü kirişi
    ————————
    v. yazı geçirmek, yaz boyunca beslemek (sığır vb.)
    * * *
    yaz
    * * *
    (the warmest season of the year: I went to Italy last summer; ( also adjective) summer holidays.) yaz
    - summer camp
    - summerhouse
    - summertime

    English-Turkish dictionary > summer

  • 6 the prime of life

    n. hayatın baharı

    English-Turkish dictionary > the prime of life

  • 7 the prime of life

    n. hayatın baharı

    English-Turkish dictionary > the prime of life

  • 8 bahar

    bahar1 Frühling m;
    hayatın baharı fig Jugend f
    bahar2 Gewürz n

    Türkçe-Almanca sözlük > bahar

См. также в других словарях:

  • hayatın baharı — gençlik çağı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • BAHAR-I HAYAT — Hayatın baharı olan gençlik çağı …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • hayat — 1. is., hlk., Ar. ḥiyāṭ 1) Genellikle köy ve kasaba evlerinde, üstü kapalı, bir veya birkaç yanı açık sofa 2) Avlu 3) Balkon 4) Sundurma 2. is., Ar. ḥayāt 1) Canlı, sağ olma durumu 2) Yaşam Hayat sahnesinde yetmiş üç yaşın basamaklarındayım. H. F …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»